MakalelerSosyal Fobi

Sosyal Fobi

sosyalfobi

Tanı Özellikleri
Sosyal fobi, kişinin utanacağı bir şey yapma ihtimalinin olduğu sosyal ortamlardan belirgin ve sürekli bir biçimde korkması durumudur. Kişi, sosyal bir ortama girdiğinde ya da topluluk önünde bir eylemde bulunmak durumunda kaldığında hemen her zaman anksiyete belirtileri gösterir. Bu rahatsızlığı yaşayan gençler ve yetişkinler korkularının aşırı boyutlarda olduğunun farkında olsalar da bu durum çocuklar için böyle olmayabilir. Kişi genellikle sosyal ortamlara girmekten veya topluluk önünde belirgin bir eylem gerçekleştirmekten kaçınır, nadiren ise bu duruma büyük bir endişe duyarak katlanır. Bu rahatsızlığın 18 yaşından küçüklerde teşhis edilebilmesi için semptomların en az 6 ay boyunca görülmüş olması gerekmektedir. Eğer korku, hissedildiği durum göz önüne alındığında makul bir şekilde ortaya çıkıyorsa (ör: öğrencinin çalışmadığı bir konuda tahtaya çağırılması) bu teşhis konulmamalıdır. Tıbbi bir hastalık, ilaç veya madde kullanımından kaynaklanmayan bu rahatsızlık, kişinin aktif olduğu sosyal, mesleki veya diğer önemli alanlarda klinik yönden ciddi sorun ve aksaklıklara yol açmalıdır. Ayrıca başka bir ruhsal bozukluk (ör: Panik Bozukluk, Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu, Vücut Disformik Bozukluğu, Yaygın Gelişimsel Bozukluklardan biri veya Şizoid Kişilik Bozukluğu) ile daha iyi açıklanamaz.

Sosyal anksiyete, kişide kendi imajına fazlasıyla odaklanma, kendisini yargılama ve küçük duruma düşmüş hissetme duygularına neden olan sosyal ortamlardan ve diğer insanlarla etkileşime geçmekten korkma durumudur.
Diğer bir deyişle, sosyal anksiyete, diğer insanlar tarafından olumsuz olarak yargılanmak ve izlenmekten korkma durumudur. Bu durum kişide yetersizlik, utanç, aşağılanma ve depresyon duygularını açığa çıkarır.
Eğer kişi sosyal ortamlardan tedirgin olup yalnızken kendisini iyi hissediyorsa bu durum “sosyal anksiyeteye” işaret edebilir.
Sosyal anksiyete bozukluğu (eski adıyla “sosyal fobi”), geçmiş araştırmaların bize gösterdiğinden çok daha yaygın bir sorundur. Tüm dünyada milyonlarca insan her gün bu ciddi travmatik sorunun spesifik ya da daha genel bir halinin yarattığı sıkıntılarla boğuşmaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan epidemiyolojik araştırmalar, sosyal anksiyete bozukluğunun depresyon ve alkolizmden sonra en sık görülen üçüncü psikolojik rahatsızlık olduğunu ortaya koymuştur. Günümüzde nüfusun yüzde 7 ila 8’inin sosyal anksiyetenin bir biçiminden muzdarip olduğu tahmin edilmektedir. Bu rahatsızlığın hayat boyu görülme sıklığı yüzde 13-14 olarak bildirilmiştir.

Özel ve Genel Sosyal Anksiyete Bozuklukları
Özel sosyal anksiyeteye örnek olarak yalnızca bir grup insan önünde konuşma korkusunu verebiliriz. Genel düzeyde sosyal anksiyetesi olanlar ise hemen her sosyal ortamda endişeli, gergin ve rahatsız olurlar.
Sosyal anksiyetesi olan insanlar arasında en sık genel düzey sosyal anksiyete görülür. Beklentisel kaygı, endişe, kararsızlık, depresyon, utanma, aşağılık duyguları ve kendini suçlama durumu hayatın pek çok anında insanın karşısına çıkıyorsa genel bir sosyal anksiyete durumundan söz edebiliriz.

Sosyal Anksiyete Bozukluğunun Belirtileri
Sosyal anksiyete bozukluğu olan insanlar aşağıda sıralanan durumlarda ciddi duygusal sıkıntılar yaşarlar:

  • Yeni insanlarla tanışmak
  • Şaka veya eleştiri konusu olmak
  • Dikkatlerin odağı olmak
  • Bir şey yaparken izlenmek
  • Otorite sahibi insanlarla (“önemli insanlar”) buluşmak
  • Özellikle yabancılarla olmak üzere sosyal bir aktiviteye veya etkileşime girmek
  • Bir salonda veya masa etrafında dolaşarak bir şey söylemek
  • Kişiler arası arkadaşlık ilişkileri veya romantik ilişkiler

Bu liste elbette belirtilerin tam bir listesi değildir. Öte yandan, sosyal anksiyete ile ortaya çıkan başka duygular da vardır.
Sosyal anksiyete ile ortaya çıkan fizyolojik belirtiler arasında aşırı korku, kalp çarpıntısı, yüz kızarması, aşırı terleme, ağız veya boğaz kuruluğu, titreme, yutkunma zorlukları ve özellikle yüz ve boyun çevresinde ortaya çıkan kas seğirmesi sıralanabilir.
Daimi ve şiddetli anksiyete en sık görülen özelliktir.
Anksiyete bozukluğu olan kişiler korkularının aşırı ve anlamsız olduğunu bilirler. Yine de bir şeyi “bilmek”, bir şeye “inanmak” veya bir şey “hissetmek” ile aynı şey değildir.
Bu bağlamda, sosyal anksiyete bozukluğu olan kişilerde anksiyetes ile ilgili düşünce ve duygular süreklidir ve sosyal açıdan korkular yaşayan bu insanlar hayatlarının her günü “korkularıyla yüzleşmelerine rağmen” iyileşme belirtileri göstermezler.
En geniş çaplı anksiyete bozukluğu olan ve hakkında pek az şey bilinen sosyal anksiyete bozukluğunun tedavisinde yalnızca uygun terapi sonuç vermektedir.

Sosyal Anksiyete Bozukluğuna Karşı Etkin Terapi
İyi haber şu ki sosyal anksiyetenin tedavisinde bilişsel-davranışçı terapi oldukça başarılı sonuçlar vermiştir. Araştırmalar ve klinik bulgular, kapsamlı bir biçimde yürütülmesi gereken bilişsel-davranışçı terapinin insanların hayatlarında kalıcı değişiklikler yaptığını göstermektedir.
Sosyal anksiyete bozukluğu, kararlılık ve azimle üstesinden gelinebilir bir rahatsızlıktır. Demans veya Alzheimer gibi bilişsel fonksiyon kaybı vakaları hariç herkes uygun bilişsel-davranışçı terapi yoluyla sosyal anksiyeteye karşı koyabilir.
Sosyal Anksiyete Enstitüsünde, sosyal anksiyete bozukluğuna karşı uygulanan bilişsel-davranışçı terapiye “kapsamlı” bilişsel-davranışçı terapi adı verilmektedir. Bundaki amaç bilişsel kavramların genellikle basit ve yalnızca sınırlı sayıda stratejiyle hayata geçirilen kavramlar oldukları yönündeki genel kanının burada geçerli olmadığını göstermektir.
Sosyal anksiyete bozukluğuna karşı uygulanacak başarılı bir terapi programı, insanların beyinlerinin gerçek anlamda değişmesini (ör: beynin kavramlar arası kurduğu ilişkilerin veya nöral yolların) sağlayacak düzinelerce bilişsel yöntem, strateji ve kavram içermelidir. Beyin durmadan öğrenen bir organ olduğundan dolayı mantıksız düşünceler ve inanışlar bu bilişsel sürecin sonucunda yok olabilir.
İyi bir terapi programı gerekli ve özel stratejileri bünyesinde barındırarak insanlara mantıklı düşünceler, inanışlar, duygular ve algılar üzerinde çalışmalarının, alıştırmalar yapmalarının ve bunları kabul etmeye başlamalarının neden gerekli olduğunu ve bütün bunların nasıl yapılacağını anlatır.

Sosyal anksiyete bozukluğuna karşı nereden yardım almalıyım?
Sosyal anksiyete ve diğer anksiyete bozuklukları başarılı bir şekilde tedavi edilebilmektedir. Bu konuda yardım ararken (a) sorunu anlayan ve (b) bu sorunu tedavi etmede deneyimli olan bir uzmana danışmanız yerinde olacaktır.
Konu hakkında bilgi toplayın ve sorular sorun. Örneğin, terapistiniz kendinize aşırı derecede odaklandığınızı ve diğer insanların sizi izleyip olumsuz değerlendirmeler yaptığını hissettiğinizi anlıyor mu? Yoksa söylediklerinizi basite indirgeyip sadece “hayır, hayır, hayır, gayet iyisiniz… abartıyorsunuz…” mu diyor? Ya da sizden dışarı çıkıp olmadık “hareketler” yapmanızı mı bekliyor?
Sosyal anksiyete ile yaşamış olan bizler, beyinlerimizin çoğu zaman mantıksızlaştığının ve birtakım şeyleri aşırı abarttığımızın elbette farkındayız. Ama yine de diğerleri sanki bizi izleyip yargılıyorlarmış gibi HİSSEDİYORUZ. Kendi farkındalığımız gerçeğe çok yakın bir duygu olarak yansıyor.

Eğer psikoloğunuz veya ruh sağlığı uzmanınız bunu anlamıyorsa siz sosyal anksiyete hakkında onlardan daha fazla şey biliyorsunuz demektir. Bu şartlarda onların size yardım edebilecekleri oldukça kuşkuludur.
Öte yandan, bu işin profesyonellerinin sorularınıza her zaman ilgi göstermek zorunda olduğunu unutmayın. Eğer kaba veya alaycı birine denk gelmişseniz, o kişiyi terapistiniz olarak tercih etmemelisiniz.
Sosyal anksiyetesi olanların (veya olmuş olanların) desteğe, cesaretlendirilmeye ve stressiz bir ortama ihtiyaçları vardır. Ancak böyle bir terapi ortamında düşüncelerimiz, inanışlarımız, duygularımız ve hayatlarımız değişebilir.
Terapistiniz, “korkularınızla yüzleşin, onlardan ancak bu şekilde kurtulursunuz” mu diyor?
Üzgünüz, ancak bu terapist sosyal anksiyetenin dinamiklerinden anlamıyor. Sosyal anksiyetesi olan bizler, doğduğumuz günden beri korkularımızla sürekli yüzleştik, yüzleşmek zorunda kaldık ve şu an geçmişte olduğundan daha da korku içindeyiz.
Bu durumda başka bir terapist bulun. Sosyal anksiyete bozukluğunu tam olarak anlayan bir psikolog bulmanız şart. Çünkü ne olduğunu bile bilmediği bir şey hakkında size kim nasıl yardım edebilir?
Sosyal anksiyete bozukluğunu yenmek kolay bir iş değildir; ancak zor da değildir. Bugüne kadar binleri aşkın kişi bu sorunu yendi.
Bir süredir sosyal anksiyete bozukluğu yaşayan birisi için durum umutsuzdur. Kişi asla düzelmeyeceğini düşünür. Hayat acılarla dolu anksiyete sorunlarından ibarettir.
Ama bu sorun önüne geçilerek kısa zamanda bastırılabilir ve yok edilebilir. Bunun için sosyal anksiyete tedavisinde uzmanlaşmış bir bilişsel-davranışçı terapiste başvurulmalıdır.

Sosyal anksiyete ile Mücadelede Dikkat Edilmesi Gerekenler

  1. Sorunu anlama ve sorunun farkında olma,
  2. Tekrar eden zorlu bir süreç haline geldiğinde bile bilişsel-davranışçı terapiye devam etme,
  3. Söz konusu bir bilgiyi (ör: bilişsel yöntemler, stratejiler ve kavramlar) beynin derinlerine yerleştirmek için çalışmak, çalışmak ve çalışmak. Bu bilişsel yöntemler ancak bu şekilde sürekli ve otomatik bir hal alabilir.
  4. Gerçek hayatta anksiyeteye sebep olan sorunlar üzerine yavaş yavaş ve aşama aşama çalışmayı sağlayacak sosyal anksiyete terapi gruplarına katılma.

Bu şu demektir: topluluk içinde bir şey okurken anksiyete hisseden kişi hedefine ulaşmak için belli stratejiler kullanırken, sosyal aktiviteler sırasında insanlarla tanışmayı öğrenip küçük sohbetler yapabilmek isteyen kişi hedefine ulaşmak için yavaş yavaş pratik yapar. Sosyal anksiyetesi olan insanlara yönelik davranışsal terapi grubumuz bünyesinde ses kaydedici ve kamera kullanarak rol yapma, soru-cevap seansları, komik iş görüşmeleri ve daha başka kasti komik şeyler yapıyoruz.

Not: Planlamada etaplar veya “basamaklar” esnek bir kılavuz olarak kullanılmalıdır. Bizim amacımız, en son hedefe ulaşana kadar çalışmak, belli hedeflere ulaşmak, beklentilerimizi yükseltmek, yeni hedeflere ulaşmak ve tekrar beklentilerimizi yükseltmektir.
Sosyal anksiyete davranışsal terapi grupları insanlara bir şeyler yapmaları konusunda telkinlerde bulunmamalı, baskı kurmamalı veya onları ikna etmeye çalışmamalıdır. Kişi kendi ritmine göre katılmayı seçmek zorunda olduğu için herhangi bir olumsuz taktik uygulanmamalıdır. Eğer kişi gruba katılıp bir köşede oturmak istiyorsa bu onun bileceği bir şeydir. Kimse bir şey yapmaya zorlanmamalıdır.
Bu noktada insanlar nasıl iyileşiyor diye sorabilirsiniz. İşin sırrı şudur: Bu hiçbir zaman yaşanmadı. Gruba katılan insanlar neden orada olduklarını biliyor ve normal olarak var olan bir miktar aksiyeteye rağmen kendi belirgin anksiyetelerini düzeltmek için gönüllü olarak çaba sarf ediyorlar. Bu bir şey yapmaya zorlanmaktan çok daha pratik ve gerçek hayata uygun bir durumdur.
Sosyal anksiyete terapi grupları her zaman cesaretlendirici, olumlu ve destekleyici olmalıdır. Eğer doğru atmosfer sağlanırsa insanlar korku “basamaklarını” çıkabilirler (ve çıkmaya devam edebilirler).
Vazgeçmemeye kararlı, motive olmuş birini durdurmak imkansızdır. Terapistin görevi tam olarak yapılması gerekeni en hızlı biçimde yapmaktır. Bu kolay gibi görünebilir, ama değildir. Anksiyeteyi yenmenin yolu doğru şey üzerine doğru tempoda çalışmaktan geçer. Bu süreçte kontrol sandığınızdan da fazla elinizde.
Günümüzde bilişsel-davranışçı terapi, her iki tür sosyal anksiyeteyi de tedavi etmek için kullanılmaktadır. Bilişsel-davranışçı terapi sayesinde geçmişe saplanıp kalmaktan kurtuluyoruz, çünkü bunun hiçbir şeye faydası yok. Bunun yerine şu an mevcut olan sorun ve semptomlara odaklanarak pek çok küçük teknik ve yöntem sayesinde anksiyeteye yol açan düşünce, duygu, inanış ve inanış sisteminden kurtuluyoruz.
İşte bu noktada motivasyon ve pratik yapmanın önemi anlaşılıyor. Bu küçük teknikleri kullanarak evde ne kadar pratik yaparsanız anksiyeteyi o kadar çabuk azaltırsınız ve sosyal anksiyetenin üstesinden gelirsiniz.

Psikolog Elif AY

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile


onlinehizmetbuttonrandevubutton

Günün Sözü

Şeytanın yarattığı bir gökkuşağı gibidir kıskançlık... Kendini tutsak, kıskandığını özgür görürsün.

Ahmet Altan